Eğitim camiasında bir marka olmuş Ediz Hoca, uzman kadrosuyla, sınav maratonundaki öğrencilere Eğitim Koçluğuyla yol göstermeye devam ediyor. Siz de bu bilgi ve birikimden yararlanarak başarıya giden yolda emin adımlarla ilerlemek istiyorsanız aramıza katılın.

 TYT AYT KPSS ALES DGS kursları için online talep bırakın!

KÖS (Kişisel Öğrenme Stilleri)

Her bireyin kendine ait öğrenme şekilleri vardır. Bunları zaman içerisinde deneme yanılma yöntemiyle de öğrenebildiğimiz gibi bu konuda bir takım testlerle de bunun öğrenilmesi mümkündür. Bu konuda da Ediz Hoca Eğitim Koçluğu olarak hizmet almak isteyen öğrenci ve velilerimize yardımcı olmaktayız.

İnsanlar genellikle 3 yoldan bilgi edinirler.

  1. GÖRSEL : Görerek ve okuyarak öğrenmeyi tercih ederler. Kendi kendine okuyarak öğrenirler. Renkli şeyleri, grafik ve haritaları tercih ederler.

  1. İŞİTSEL : İşiterek, dinleyerek ve tartışarak öğrenmeyi tercih ederler.

  1. KİNESTETİK (Dokunsal) : Bazılarının aklında hareket enerjisi daha iyi kalır. Bunlar öğrenecekleri şeylerle fiziksel temas kurarak, yaparak öğrenirler. Kinestetik gezme, pandomim, vs.yi kapsar.

Bunlardan hangisinin veya hangilerinin kişiye uygun olduğunun saptanması öğrenme konusunda zorlanan öğrenciler için nasıl çalışmaları gerektiği konusunda iyi bir referans noktası olacaktır. Bu ise kendisi için doğru olan çalışması için gerekneleri yaptığında daha hızlı sonuç almasını sağlayacak ve ders çalışma şevkini arttıracaktır.

         1. GÖRSEL ÖĞRENCİLER (GÖRDÜĞÜNE İNANANLAR)

Doğal olduğu yerler

İyi giyinir, ayrıntıları ve renkleri hatırlar, okumayı, yazmayı sever, insanların yüzünü hatırlar ama isimlerini unutur. Yazılarda görülen isimleri hatırlar, zihinsel (görsel) imgeler yaratır.

Problem çözme yolları

Talimatları okur, problemleri listeler, düşünceleri düzenlerken grafiksel malzemeler kullanır, akış kartları kullanır, kağıt üzerinde grafiksel çalışmaları görür ve akılda canlandırır.

Değerlendirme ve test etme ihtiyacı

Görsel-yazılı testler, araştırma raporları, yazılı raporlar, grafiksel gösterimlerden yararlanır. Yazılı sınavlarda başarılıdır.

En iyi öğrenme yolları

Not alarak, liste yaparak, öğrenilecek bilgileri okuyarak, bir gösteriyi izleyerek öğrenir. Kitaplardan, video filmlerinden ve basılı materyallerden yararlanır.

Okuma / çalışma özellikleri

Eğlenmek veya dinlenmek için okur, uzun süre çalışamaz, çalışma sırasında sessiz ortam ister, hızlı okur, kelimelerin sesinden ziyade yazılı şeklini hatırlama.

Okuldaki güçlükleri

Ne yapılacağını görmeden hareket etmekte zorlanır. Gürültülü ve hareketli çevrede çalışamaz. Ses akort edemez. Görsel resim ve malzeme olmadan öğretmeni dinleyemez, öğretmenin hoş olmayan görüntüsü ile ilgilenir. Sıkıcı ve düzensiz bir sınıfta çalışmak istemez, konsantrasyonu bozan florasan ışığı altında çalışmaktan verim alamaz.

Genel değerlendirme

Özel yaşamlarında genellikle düzenli olurlar. Karışıklık ve dağınıklıktan rahatsız olurlar. Dağınık bir masada çalışamazlar. Önce masayı kendilerine göre düzenlerler, daha sonra çalışmaya başlarlar. Kalem, silgi, kalemtıraş gibi araçlar için masada kendilerine göre yer belirlerler ve araç gereçlerini hep bu yerlerde tutarlar. Çantaları, dolapları her zaman düzenlidir. Yazmayı sevmeseler bile defterlerini düzenli ve itinalı kullanırlar. Düz anlatım denilen –okullarda dersi öğretmenin veya öğrencinin anlatması- yönteminden yeterince yararlanamazlar. Tam olarak anlaşılması için dersin görsem malzemelerle mutlaka desteklenmesi gerekir. Harita, poster, şema, grafik gibi görsel araçlardan kolay etkilenirler ve bu araçlardan öğrendiklerini kolay hatırlarlar. Öğrendikleri konuları gözlerinin önüne getirerek hatırlamaya çalışırlar.

      2.İŞİTSEL ÖĞRENCİLER (KONUŞAN DİNLEYEN ÖĞRENCİLER)

Doğal olduğu yerler

Doğaçlama (spontan) konuşur, ayaküstü düşünür, karşılaştığı insanların yüzlerini unutur ama adlarını hatırlar, kelimelerle ve dille çalışır, hafif sesli ortamlardan hoşlanır.

Problem çözme yolları

Tartışmalardan hoşlanır, seçenekler hakkında konuşur, bir durumda ne yapılacağını o durumu yaşayanlara sorar, hedefi sözle ifade eder, sözlü tekrarlar yapar.

Değerlendirme ve test etme ihtiyacı

Yazılılardan ziyade sözlülerde başarılı olur, projelerini sözlü olarak sunar, ne öğrendiğinin birileri tarafından sorulmasını ister. Şiir okumaktan, şarkı söylemekten hoşlanır.

En iyi öğrenme yolları

Yüksek sesle anlatım, bir öğretmeni dinleme, küçük ve büyük grup tartışması yapma, çalışma yerinde fon olarak sessiz müzik dinleme ile daha iyi öğrenir.

Okuma / çalışma özellikleri

Diyalog ve oyunları okuma, karşılaştırma için içten ve dıştan seslendirme, okurken ne okuduğu hakkında kendi kendilerine ve başkalarına konuşma ve yeni kelimeleri seslendirmede başarılıdır.

Okuldaki güçlükleri

Görsel öğrencilerden daha yavaş okur, uzun süre sessiz okuyamaz, okuduğu parçada resimleri umursamaz, okunması ve yazılması gereken zamana bağlı testlerde ayrıntıları görmede, sessizleştirilmiş ortamda yaşamada ve uzun süre sessiz kalmakta sıkıntı yaşar.

Genel değerlendirme

Küçük yaşlarda kendi kendilerine konuşurlar. Ses ve müziğe duyarlıdırlar. Sohbet etmeyi, birileri ile çalışmayı severler. Genellikle ahenkli ve güzel konuşurlar. Yabancı dil öğreniminde (konuşma ve dinleme becerilerinde) başarılıdır.

İlköğretim 1. ve 2. sınıflarında kendi kendilerine konuşmaları nedeni ile öğretmeni dinleyemezler. Bu özellikleri nedeni ile işittiklerini daha iyi anlamalarına rağmen bu şanslarını kaybederler. Göz ile okuma esnasında hiçbir şey anlamayabilirler o nedenle en azından kendi kulağının duyabileceği bir ses ile okumalarına izin verilmelidir. İşittiklerini daha iyi anlarlar. Daha çok konuşarak, tartışarak öğrenirler. Bilgi alırken dinlemeyi okumaya tercih ederler. Olay ve kavramları birinin anlatması ile daha iyi anlarlar. Grup ve ikili çalışmalarda konuşma ve dinleme olanakları olduğu için iyi öğrenirler. Hatırlamak istediklerini birisi kendilerine anlatıyor ya da söylüyormuş gibi işiterek hatırlarlar. Kaydedilmiş daha iyi hatırlarlar.

        3. KİNESTETİK ÖĞRENCİLER (HAREKET HALİNDE OLANLAR)

Doğal olduğu yerler

Çeşitli spor ve danslarla uğraşmayı sever, yarışmalardan ve maceradan hoşlanır, zorluklara meydan okur. Koşma, sıçrama, atlama, yuvarlanma ve büyük motor kasları kullanmayı gerektiren eylemlerden hoşlanır.

Problem çözme yolları

Harekete geçer daha sonra da sonuçlara bakarak plan yapar. Problemleri güç kullanarak (fiziksel olarak) çözmeye çalışır. Önemli ölçüde bedensel çaba gerektiren çözümler arar. Problemleri bireysel olarak veya çok küçük gruplarla çalışarak çözmeyi tercih eder. Deneme-yanılma ve keşfetme yoluyla öğrenir.

Değerlendirme ve test etme ihtiyacı

Performansa dayalı ve proje yönelimli değerlendirmelerde başarılı olur. Öğrencinin öğrendiği şeyi sergileme veya gösterme eğilimi vardır. Bir şeyi anlatmaktan ziyade nasıl yapılacağını göstermeyi tercih eder.

En iyi öğrenme yolları

Canlandırma, taklit yaparak, gezerek ve performansa dayalı öğrenmeyle iyi öğrenir. Küçük tartışma grupları ile öğrenir.

Okuma / çalışma özellikleri

Eğlenmekten ziyade anlamak için okur, bir şeyin nasıl yapılacağını öğrenmek için okur. Kitapları, öğrendiği şeyleri, oyunları pratiğe döker. Kısa kitapları okumayı sever. Kısa dönemli çalışmalardan hoşlanır, parça parça çalışmaktan hoşlanır, yere uzanarak çalışmaktan hoşlanır.

Okuldaki güçlükleri

Okunaklı el yazısına sahip değildir. Dışa dönük, rahattır. Uzun süre oturamaz. Kelimeleri doğru okuma ve kullanmada sıkıntı yaşar. Duyulan, görülen ve yapılan şeyleri hatırlamakta zorlanır. Fiziksel bir hareket olmaksızın duygularını açıklayamaz. Uzun süre herhangi bir eylemi devam ettiremez.

Genel değerlendirme

Oldukça hareketli olurlar. Sınıfta yerlerinde duramazlar. Sürekli hareket halindedirler. Tahtayı silmek, pencereyi açmak, tebeşir getirmek, kapıyı örtmek hep onların görevi olsun isterler. Uzun müddet oturmaya zorlanırlarsa derste ne olup bittiğini anlamaz hale gelebilirler. Bu hareketlilik uygun işlere yönlendirilmezse genelde sınıfta problem çıkarırlar. Genellikle istenmeyen öğrenci haline gelirler. Tahta-tebeşir-anlatım ders işleme sisteminden en az yararlanırlar. Bu nedenlerden dolayı da yaramaz, tembel ya da zeki olmadıkları ileri sürülebilir. Dersin anlatılması veya görsel malzemelerle zenginleştirilmesi bu tür öğrencilere beklenildiği ölçülerde katkı sağlamaz. O nedenle sınıflarımızda ideal ders araçları olarak kabul edilen şema, harita, fotoğraf gibi görsel araçlar görsel öğrencilere göre kinestetik öğrenciler için daha az değer taşır. Anlatımdan da yararlanamazlar. Öğrenebilmeleri için mutlaka ellerini kullanabilecekleri, yaparak yaşayarak öğrenme dediğimiz yöntemlerin kullanılması gerekir. Sınıf yerine okul bahçesi ve ya laboratuarda dokunarak, ellerini kullanarak, olayların içinde yaşayarak en iyi öğrenirler.  Çalışırken sık sık ara vermeye gereksinim duyabilirler. Sözcükleri ya da sözel bilgileri öğrenirken onları kuma yazması ya da kilden yapması gibi öğrenirken ellerini kullanabilmesi, ders çalışırken hareket edebilmesi öğrenmesini kolaylaştırabilir. Örneğin küçük çocuklar çarpım tablosunu öğrenirken ip atlayabilirler.

Neden Öğretmenlik

1995 yılının Mayıs ayında babam emekli olmuştu. Başlamasından 19 sene sonra biten yazlığımız da o sene bitmişti. Anne babam ise senelerce hayallerini kurdukları yazlığın yeni bitmiş olmasından babamın ise emekliliğine denk gelmiş olmasından dolayı büyük bir hevesle yazlığımıza gitmişlerdi. Ben  nasılsa 25 yaşına gelmiştim. Herne kadar henüz üniversiteden mezun olmamış olsam da  bitmesine az kalmıştı. Bir şekilde öğrenciliğimin lükslerini sürüyordum. Nasıl olsa öğrenci olduğum sürece para kazansam da kazanmasam da ailem bana mali destek sağlıyordu. Ancak unuttuğum konu emeklilik durumunda maaşların birden azalması ve yeni bitmiş bir yazlığın masraflarının hiç de azımsanmayacak bir ölçüde olmasıydı.

Param bittiğinde aradım ve sağ olsunlar ailem de bana para yolladı. İkincisinde ise dikkatli olmam konusunda bir ikaz geldi ama ben yine çok da dikkat etmemiştim. Ama üçüncü kez para istediğimde ‘Oğlum bizde de kalmadı’ sözü beni çok şaşırtmıştı. Israrlarım sonuç getirmedi ve gerçekle yüzleştim. Para bulmak için normalde yapılması gerektiği gibi kazanmak gerekiyordu. Her ne kadar o güne kadar maaşlı veya prim usulü pek çok defa para kazanmışsam da hiçbirinde kendi karnımı doyurmak zorunluluğum yoktu. Peki ben henüz üniversiteden diplomamı almamışken para kazanmak için düzenli olarak bir yere başvuramayacakken nasıl para kazanacaktım

Hemen üniversiteden arkadaşlarımla irtibata geçtim ve danıştım. Yeni bir sigorta şirketi kurmuşlardı üç dört arkadaşım. Belki bana da bir para kazanma yolu açılır diye. Ama zaten bir şirket ve üç dört kişinin aynı şirketten hele ki yeni kurulmuş olan bir şirketten ekmek yemesi dışında bana da bir kazanç sağlamaları pek de mümkün görünmüyordu. Konuşurken konu konuyu açtı ve benim daha önceden yaptığım özel ders verme konusunda kafamızda bir ışık yandı. Ancak ben o güne kadar bunu hiç ücret beklentisi olmadan arkadaşlarımın kardeşlerine , kuzenlerime, komşu çocuklara vermiştim. Şimdi bundan para kazanmak fikri ban ilginç gelmişti ama denemeye de değerdi.

Bir soru daha aklıma düştü. Ben ders vermeye karar verdim ancak insanlara bunu nasıl haber verecektim. Yoksa benim vermiş olduğum karar beni bağlar da insanların haberi olmadan niye gelsinler ki bana. Arkadaşım gazeteye ilan versek dedi. Fikir iyi gibiydi ama benim sorunum ilan verecek de paramın olmamasıydı. Arkadaşım dersten kazandığım paradan geri ödemem karşılığında bana bor verdi ve ben ilanımı verdim gazeteye. Büyük bir istek ve hevesle başladım beklemeye. Ama ilginç bir şey oluyordu. Telefon çalmıyordu. Halbuki ben koskoca Hürriyet gazetesine tüm Ankara’da çıkacak şekilde ilan vermiştim. Bu insanlar niye aramıyordu ki?

Acı gerçekle yüzleştim. Ben kimdim ki insanlar ben ilan verdim diye beni arasınlar. Ayrıca ihtiyacı olacak, benim ilanımı görecek, benim ilanım dışında da olan ilanlar arasında beni fark edecek ve arayacak. Ayrıca benim para kazanabilmem için o telefon görüşmesinden bana ve sözlerime itibar edecek de benimle fiyat konusunda da uzlaşacak da…… Biraz ümidim kırılmaya başlamışken kaç gün geçti bilmiyorum ama telefon çaldı. Telefondaki hanımefendi ile çocuğu konusunda Matematik desteğine ihtiyacı olduğuna ve destek almak istediğine karşılık ilk görüşmeden sonra adres bilgilerini aldım ve görüşmeye gittim.

Görüşme esnasında hanım efendi ban kızıyla ilgili detayları anlattığında içimden eyvah diyordum. Çünkü bu kızcağız 19 yaşında zeka geriliği olan ki doğum esnasında kordonu boynuna dolandığı ve 2 – 3 dakika beyne oksijen gitmemesinden ötürü bu olmuş.  Orta okula başladıktan ( 6. Sınıf) öğretmenler tarafından bir özel eğitim veren okula verilmesi gerektiği için okuldan kaydı alınan, ancak çocuğun buna tepki göstermesinden ötürü okula ara vermiş bir kişi.

Ben olabildiğince para kazanmamın zorunluluğu ve gelen işi kaçırmamak için uğraşsam da aslında benim böyle bir öğrenci profiline ne daha önce ders vermişliğim var ne de bu konu üzerine almış olduğum bir eğitim var. İçimde var olan tek şey gençliğimin verdiği cengaverlik olarak niteleyebileceğim bir hallede bilirim şeklindeki duygu ki bu da büyük ihtimalle para kazanma zorunluluğum duygusundan kaynaklanıyordu.

Bir deneme dersine başladık. Gördüm ki ilkokul bitmiş ama sanırım öğretmenlerinin çocuğun durumundan ötürü hayli iteklemesi olmuş. Ayrıca üzerinden geçen seneler zaten güçlükle öğrenilen bir takım bilgilerin kolayca unutulmasını sağlamış. En zor olan kısmı ise kızcağızın en ufak bir sıkılması olduğunda çığlık atarak “ Ben bunu yapamam” demesiydi. Söylediğinden çok söyleme şekli yani çığlık atarak bunu ifade etmesi benim birkaç kez yerimden sıçramama neden oldu. Ama derse biraz para kazanmamın mecburiyeti biraz da annesinin anlattıklarından vicdanımın sızlamış olmasından devam kararı aldım. Yaz dönemi olmasından dolayı haftanın üç dört günü günde dört beş saate varan ders anlatma çabalarım sonuç vermeye başlıyordu. Okulların açılmasıyla benim üniversitede kalan derslerime devam mecburiyetinden haftada iki güne düşse de derslere devam ediyordum. Bir gün yine zorlu bir dersin arasında anne ile sohbet ederken bu dersi neden aldırdığını sordum. Ne de olsa tekrar okula devam etmeyecekti. Annenin söylediği söz içimi bir kez daha burktu. “ Hocam bakkala gittiği zaman para üstünü bilsin”

Bu belki de para kazanma mecburiyetiyle başladığım özel ders, hayattaki belki de en önemli derslerimden birisini almama neden oldu. Benim öncesinde sadece iş olarak baktığım iş aslında kişilerin hayatında ne kadar da büyük bir öneme sahipmiş. Eğitimciliğin ne kadar büyük bir sabır, özveri olduğunu ve asıl olan ödülün parayla kıyaslanmayacak kadar büyük ve önemli olduğunu anladım. Hiç tanımadığımız insanların hayatlarına yaptığımız dokunuşların onların sonraki hayatlarına ne kadar yön verebildiğini anladım. İşte bu yüzden bu güzide mesleği 22 senedir devam ettiriyor ve kendimle de hayatlarıma girdiğim öğrencilerimle de  gurur duyuyorum. Benim yetişmemde katkısı olan başta baş öğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere bütün öğretmenlerimin önünde saygıyla eğiliyorum. Hayatta olan tüm öğretmenlerimin ellerinden saygıyla, özlemle öpüyorum. Hakkın rahmetine kavuşmuş olanlara da Allahtan rahmet diliyorum.

DOĞRU ÇALIŞMAK NEDİR?

“Doğru çalışmak nedir?” sorusuna hemen hemen herkesin ayrı bir yanıtı vardır. Bu çok da yanlış değildir. Çünkü her bireyin kendine özgü birtakım yetenekleri olması kadar doğal bir şey olabilir mi?

Peki ama bu durumda doğru çalışmak kişiye göre nasıl belirlenir?

Bu konuda çok eskilerden beri yapılan en büyük yanlışlık “ İşte abin – ablan – komşunun çocuğu şu şekilde çalışıp başarılı oluyor. Sen niye bu şekilde çalışmıyorsun?” şeklindeki yaklaşımdan vazgeçilmelidir. Nasıl ki çamaşır makinesinin olmadığı zamanlarda elde yıkama yapılıyordu ancak çamaşır makineleri çıktıktan sonra elde çamaşır yıkama devri kapandıysa ders çalışma yöntemi olarak başarılı olarak tanımladığımız kişileri çocuğumuza örnek olarak göstermekten vazgeçmemiz doğru olarak atılacak ilk adımdır. Sonraki doğru adım ise Kişisel Öğrenme Stilleri Testi – Dikkat ve Yoğunlaşma Testi gibi çok basit, az zaman alan ama sonuçlarından çocuğumuzun doğru çalışma yöntemini keşfedebileceğimiz bir takım önemli bilgilere ulaşmaktır.

Peki bu testlerden çıkan bilgiler ne işe yarar ve ne şekilde kullanılır ve nerede yapılır?

Bu testlerin aslında tüm okulların rehberlik servislerinde olduğunu bu testleri okullarda tanıtıp isteyen öğrencilere uygulama yapmak için İlçe Milli Eğitim Bakanlığına gittiğimde öğrendim. Yoksa sadece Kişisel Gelişim Uzmanları veya benim gibi Eğitim Koçları tarafından uygulandığını sanıyordum. Bunun üzerine bir devlet okulunda görev yapmakta olan benim için çok değerli bir rehberlik öğretmeni arkadaşıma bu durumu anlattığımda “Evet biz bunları okullarda zaten uyguluyoruz” şeklinde bir cevap alınca şaşkınlığım bir kat daha arttı. Çünkü bugüne kadar devlet okullarında okuyup benden yardım isteyen hiçbir öğrenci veya veli bu konuda okulda böyle bir çalışmanın yapılmadığını söylemişlerdi. Ben arkadaşıma bunu söylediğimde ise “Bu testlerin bir ihtiyaç durumu olduğunda yapılıyor” dedi. “Peki böyle bir şeye öğrencinin ihtiyacı olup olmadığını öğrenci nereden bilebilir ki?” soruma ise “Öğrencinin bir sorunu olduğunda bize gelir. Biz de öğrencinin sıkıntısını anlamak için bu tür testleri veya başka türde testleri uygulayabiliriz” dedi. Halen nasıl ki otomatik çamaşır makinesinden haberi olmayan bir kişinin böyle bir makineye ihtiyacı olup olmadığını bilemeyeceği gibi bu tür testler ve sonuçlarına göre kendine ait çalışma yöntemlerini geliştirebileceğini bilmeyen öğrencinin böyle bir teste ihtiyaç duymasını beklemek ne kadar doğru olur diye düşünüyorum.

Peki bu testlerin bu kadar önemli olmasının sebepleri nelerdir?

1- Dikkat ve Yoğunlaşma Testi

Bu konuyla ilgili pek çok test olmakla birlikte dünyada geçerliliği olan testlerden birisinin uygulama süresi sadece 6 dakika sürmektedir. Sadece 1,5 dakikadan oluşan 4 periyodun her birinde başında söylenen harfi üç paragraf boyunca bulup işaretlemesi yeterli oluyor.

Buradan edindiğimiz bilgi ile kişinin dikkatini hangi zaman aralıklarında yoğunlaştırabildiği ve buna bağlı olarak da çalışma periyotlarının belirlenmesi.

Örneğin kişinin başlangıçta dikkati daha yoğun giderek dikkati azalıyorsa bu kişi yaşına göre değişkenlik gösterse de  1 saatten sonra kısa bir ara vermeden devam etmeye kalkarsa verimli olamayacaktır.

Dikkati başlangıçta düşük daha az ama zaman içerisinde yoğunlaşması artıyorsa bu kişinin de 1 saatten önce çalışmanın başından kalkması tam verim almaya başlamışken çalışmayı bıraktığı için alacağı verimi azaltmaktadır. Halbuki zaten ilk yarım saatte ancak konsantre olmuş olan bu kişinin verimli çalıştığı süre ancak yarım saat olur ki bir saatte halletmesi gereken bir çalışma için 1 saatten sonra verdiği ara çalışmanın 2 saatte bitmesine sebep olur.

2-Kişisel Öğrenme Stilleri ( KÖS ) Testi

Kişilerin öğrenme stilleri olarak 3 ana grupta sınıflandırılırlar. Bunlar “Görsel”, “İşitsel” , “Dokunsal (Kinestetik)” olarak adlandırılmıştır.

                Unutulmaması gereken bu üç gruptan herhangi birisine tamamen uygunluk durumu diye bir beklenti içine girilmemesi gerektiğidir. O şekilde de olabilmekle beraber farklı gruplar içerinde kişinin kendine uygun özel durumları saptayarak bu doğrultuda Eğitim Koçuyla birlikte kişiye özel durumun belirlenmesi çok önemlidir. Bunların belirlenmesinden çok ders çalışma yöntemleriyle birlikte çalışmak Matematik gibi adı “Zor Ders” olarak çıkmış dersin bile rahat öğrenilmesine neden olmaktadır.

Özellikle çocuklarımızın Ergenlik dönemlerindeki psikolojik dalgalanmalarını da göz önüne aldığımızda bu tür onların özelliklerine göre çalışma yöntemlerinin belirlenmesi onların kendilerine olan güven duygusunun da artmasına neden olmaktadır. Yoksa zaten zor geçirdikleri süreçleri bir de kendilerine uygun olan yöntemlerle değil de diğer başarılı olanların çalışma yöntemlerinin örnek gösterilmesi veya dayatılmaya çalışılması büyük oranda geri tepmelerle sonuçlanıyor. Bu da başarı grafiklerinin düşerek kendilerine olan güven duygularının azalması ve buradaki kaybın arkadaş çevresinde genellikle aileler tarafından anlamsız gözüken çeşitli etkinlikler ile kapatmalarına yol açıyor. Tabi ki aileler için anlamsız gözüken bu etkinlikler genellikle onların var olan başarısızlıklarını düzeltmek için gerçekten fayda sağlamasa da en azından kısa bir süre onların rahatlamalarına yardımcı da olmaktadır.

Doğru zamanlarda yapılan doğru işler çocuklarımızın gelişimi için faydalıdır. Zaman zaman aileler ile çocuklar arasında yaşanan ki “ Kuşak Çatışması” olarak nitelendirilen bu gibi sorunlar bu türde basit çalışmalar ile giderilebilirken sadece bunların çözümünün bu tür testler ve uzman kişilerle aşılabilir olunması manidardır. Öyle ki bu tür sorunların çözümünün çocuklarımızın okuduğu okullarda yapılabilir olduğundan bile velilerin de öğrencilerimizin de haberinin olmaması bu tür sorunların çözümünü geciktirmektedir. Ancak okul ortamında bu tür çalışmaların yapılabildiği gibi Eğitim Koçluğu olarak bizim bünyemizde veya başka Kişisel Gelişim Uzmanlarının bulunduğu Özel Kuruluşlarda da yapıldığını bilmek gerekmektedir.

Çocukları için her türlü fedakarlıktan kaçınmayan velilerimizin bu yazıyı okuduktan sonra daha bilgili olarak bu tür desteklerle hem çocuklarının kendi içinde bulundukları sorunlarla başa çıkmalarının hem de özgüvenini kazanmış olan çocuklarının aile içinde yaşadıkları ki özellikle yaş döngülerindeki sıkıntıları da hafifleteceğinin bilinmesi oldukça önemli bir konudur.

BAŞARI NEDİR?

Hepimizin aklında başarı ile ilgili fikirler vardır. Ancak her birimiz için başarının kendimizce bir tanımı olduğunu her hangi bir sohbette dahi görebiliriz. Peki başarı ve başarısızlık için kriterler nelerdir?

                Öncelikle başarı için öncelikle bir HEDEF ortaya koyulmalı ki bu HEDEF’E ulaşmak bir başarı olsun.

Peki ” hedef olmadan başarı olamaz mı?” şeklinde bir sorunun cevabı ise oldukça basittir.

·         Hayır, olamaz.

·         Peki neden olamaz?

·         Çünkü olmayan bir hedef ile neyi başardığımızı nasıl bileceğiz?

·         Ama ben pek çok şeyi hedef koymadan başardım.

·         Peki neleri başardığınızı düşünüyorsunuz?

·         Örneğin okulumda başarılı bir öğrenciydim.

·         Peki kime göre başarılıydınız?

·         Sınıfın geneline göre.

·         Peki ya sınıfınız zaten zayıf bir sınıf ise bu bir başarı sayılır mı? Kötülerin arasında bir parça daha iyi olmak sizi başarılı kılıyor mu?

·         ……..

Görüldüğü gibi başarı için kıstas yapabileceğimiz bir takım değerler belirlemesi yapabilmemiz gerekmektedir. Son sorunun cevabı için;

·         Ama bizim okulumuz ….. ilinde ilk üç okul arasında ve benim sınıfım da en başarılı sınıflardan birisiydi. Öyle ki Teog sınavlarında bizim sınıftaki öğrencilerin .. tanesi Fen Liselerine, … tanesi de Türkiye’nin en başarılı Anadolu Liselerine girdi. Ben de … Fen veya Anadolu Lisesine gittim

Şeklinde bir cevap verebilseydi hepimizin aklında belli bir başarı kriteri yer almış olacaktı. O halde başarılı veya başarısız olduğumuzu belirleyebilmek için belli bir takım standart değerlere ihtiyacımız var. Bu sınavlarda yüksek not almak başarı için mutlak gerek anlamına asla gelmez. Çünkü sınavlar çoğu zaman öğrenciler üzerinde çeşitli sebeplerden ötürü stres yarattıkları için her zaman gerçek durumlarını yansıtmaz. Ancak bu da sınavlar gereksizdir gibi bir anlam kesinlikle taşımıyor. Sınav yapılmazsa öğrendiklerimizi gerektiği gibi kullanabilecek düzeyde öğrenip öğrenmediğimizi anlamamız zorlaşır.

                Şu sözle eminim ki çok karşılaşmışsınızdır ;

Bizim çocuk çok zeki ama ……

Bu amaların sonu bir türlü gelmez, şöyle ki;

·         Öğretmenini çok sevmedi,

·         Öğretmen iyi öğretemedi,

·         Çok çalışamadı,

·         Tuvalet ihtiyacı gelmiş sınavda,

·         Çok da önemli bir ders değil zaten,

·         Düzenli ders çalışmıyor,

·         Hiç ders çalışmıyor, sadece derste dinlediği ile giriyor sınava,

·         …..

Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Bütün bir sene boyunca hiçbir dersten iyi bir sonuç alamayıp sınıfında sonunculukta yarışan öğrencilerin aileleri de bu sözü söylediğin de güleyim mi, kızayım mı, ağlayayım mı bilemiyorum.

Neden mi güleyim? Çocuğu ile sadece sınav sonuçları dışında dersleri ile ilgilenmemiş, çocuğunu hiç başka çocukların durumu ile karşılaştırmamış sadece çeşitli bahaneler ile çocuğunu düştüğü durumdan kurtarmaya çalışan klasik bir ebeveyn davranışı da ondan.

Neden mi kızayım ? Çünkü yukarıda söylediğim durumları çocuğu yaşarken bunları ne şekilde aşarım sorusunu kendisine hiç sormamış. Çünkü bunları sorarsa alacağı cevaplar ile bir çözüm üretemeyeceğini düşünüyor. Çünkü çözüm üretmek yorucu. Bu kişi ise kafasını yormak yerine ya çocuğuna hakaret ediyor, ya “ akşam babana anlatırsın bunu” diyerek çocuğunun sorununu babaya pas atıyor, ya iki tokat atarak daha çok çalışmazsa daha çok sopa yiyeceğini söyleyerek tehdit ediyor. Özellikle çocukları tehdit etmek hele ki dayak ile tehdit etmek çocuğun üzerine kapanamayan yaralar açılmasına ve hatta çocuğun anne babadan fiziksel olarak daha güçlü hale geldiğinde anne babaya karşı “ Artık ben daha güçlüyüm, dolayısıyla siz benim sözümü dinleyeceksiniz, yoksa…” gibi dilimin söylemeye varamadığı cümleler söyleniyor ki bu ise bu sefer anne babalar üzerinde büyük bir hayal kırıklığı ve travmalar yaratıyor.

Hocam biraz abartmadınız mı ? Gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan haberlere bir göz atarsanız maalesef pek de abartmadığımı göreceksiniz.

Hocam başarmak konusundan buralara nasıl geldik dediğinizi duyar gibiyim. Başarmak önemlidir. Bunun için hedefler koymak önemlidir. Bunları basamaklar şeklinde birer birer halletmek gereklidir. Sıçrayarak üç dört basamak atlayabilirsiniz belki ama atladığınız basamaklarda kaçırmış olduğunuz tecrübeler mutlaka bir soruna neden olacaktır. Marifet basamakları üçer beşer çıkmaya çalışıp başarısızlıklarınıza kılıf aramak değil sağlam adımlarla birer birer çıkmaktır.

ÜNİVERSİTE TERCİH SIRALAMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR

Üniversite Sınavlarından çıkmış öğrencilerin ve velilerin Tercih Zamanı gelince en büyük sorunu olarak önlerinde iki önemli soru vardır?

1-      Alınan puana göre mi tercih yapacağım?

2-      Sıralamaya göre mi tercih yapacağım?

Puanlama sistemi sınava girilen seneki Türkiye ortalamalarına göre değişim göstermektedir. Örneğin bir önceki sene Türkiye Matematik Ortalaması 8 iken bir sonraki seneki Türkiye Matematik Ortalaması 7 olduğunu düşünecek olursak ve her iki senede de 35 Matematik neti yapmış olan öğrencinin bir önceki sene sıralaması 50 bin iken bir sonraki sene 35 bin olması beklenen bir durumdur. Veya aynı Türkiye ortalaması ile bir önceki sene 450 sayısal puanı almış olan öğrencinin sıralaması 45 bin iken aynı 450 puan ile bir sonraki sene ancak 55 bin olması mümkündür.

Yukarıdaki sayısal değerler kesin değerler olmamakla birlikte sıralamalardaki farklılığı göstermek için kullanılmıştır. Aynısının denk gelmesi de tabi ki mümkün de olabilir.

                Bu durumda puana göre yerleştirme yapmak yerine sıralamaya göre tercihlerimizi sıralamamız daha avantajlı olacaktır. Çünkü örneğin bir önceki sene İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi II. Öğretim 10205. Sıradaki öğrenciyi son olarak aldıysa bu sene de eğer büyük bir sürpriz* olmazsa 9000 – 11000 arasında sıralamaya sahip olanların tercih edebilecekleri bir durumda olacaktır.

* Sürpriz : Bazı senelerde bazı üniversitelerin ve bazı bölümlerin tercihlerde çok revaçta olmasına bağlı olarak taban puanlarının artması oluyor.

Taban Puan Ne Demektir?

Bir önceki sene için en son sırada alınan öğrencinin almış olduğu puandır.

Başarı Sırası Ne Demektir?

Bir önceki sene bölümün almış olduğu en son ( en düşük puanlı ) öğrencinin başarı sırası.

Tercihlerde Ölü Tercih Ne Demek?

                Tercih sıralamalarında kendi sıralamanızın belli bir miktar daha önceki sıralamalarla başlayıp daha gerilerdeki sıralamalarla devam etmek doğru bir yaklaşımdır.

Örneğin sıralamamız 100 000 olsun. Bu durumda sıralamamıza 70 000 ile başlayıp 200 000 aralığında yapmak doğru bir yaklaşımdır. Sıralamada 180 bin olan sıralamada olanı önce yazıp arkasından 100 bininci sırada olanı yazmak ölü tercih yapmak anlamına gelmektedir. Yani bilgisayar önce sıralamanızda 100 bininci olanı değil 180 bininciye baktığı için 180 bindeki tercihinize yerleştirme yapacaktır. Halbuki siz 100 bininci sıralamada olan tercihinizi önce yazmış olsaydınız 100 bininci sıralamadaki tercihinize yerleşebilecektiniz.

                Ancak bütün bunlara rağmen birbirine yakın durumda sıralamalarda daha alt sırada olanı daha üste yazmak çok da yanlış olmaz. Çünkü bu sıralamalar bir önceki sene öğrencilerin tercihlerine göre belirlenmiş sıralamalardır. Bu yüzden değişmez değillerdir. Bir önceki sene 120 bin ile son öğrencisini alan yer bir sonraki sene 110 bin ile de 130 bin ile de kapatabilir. Bu maalesef tercih yapılan seneki öğrencilerin tercihlerine göre değişebilmektedir. Ama bu tercih yapanlar üzerinde bir stres yaratmasın. Hatta olmaz dedikleri yerlerin olabileceği anlamına da gelmektedir. Tabi ki kesinlik yoktur. Ancak birbirine sıralama olarak çok yakın yerleri tercihlere sıkıştırmak çok da doğru bir yaklaşım değildir. Mümkün olduğunca belli aralıklarla tercihleri dağıtmak doğru olacaktır.

                Tercihleri yaparken sıralamamızın %20 üzerinde ile %100 altında olan aralıklarda tercih yapmak yerleşmek adına daha doğru bir hareket olur. Hatta garantiye almak adına alt tercihleri %200 altına kadar da yapılabilir. Ancak öğrenci örneğin 40 bin sıralamada ve Tıp tercihi yapmak istiyorsa ve Tıp Fakültesi dışında bir bölüm onu mutlu etmeyecekse girmek istediği Tıp Fakülteleri dışında tercih yapmayıp bir sonraki sene tekrar hazırlanarak yerleşecek sıralamayı elde edebilir ki benim önerim de bu yönde olur. Çünkü sevmediği bir bölümü kazanıp bitirirse ömür boyu aklında bir soru işareti kalacaktır. Ancak bir sonraki sene de özel bir sıkıntı yaşamadığı halde sıralamasını yukarıya taşıyamamışsa çok fazla diretmeyip içine sinecek bir başka bölüm ile yoluna devam etmek daha doğru bir davranış şekli olacaktır.

                Tercihlerinizde kolaylıklar diliyorum.

                                                                                                                                                             EDİZ HOCA

 

Çocuğumuzu Başka Çocuklarla Kıyaslamak Ne Kadar Doğru?

                Ebeveynler olarak zaman zaman çocuklarımızı başka ailelerin çocuklarıyla veya diğer çocuklarımızla kıyaslama yapıp bunu da çocuklarımızla paylaşıyoruz. Peki bunu yaparken bazen veya sık sık çocuğumuzun yüzünün düştüğünü hatta bazen hiddetlendiğini gözlemliyor muyuz? Cevabınız evet ise ve acaba neden böyle tepki veriyor diye düşünüyorsak yazının kalan kısmını da okumanız belki bir parça da olsa onların neler düşündüğünü anlamanıza yardımcı olabilir.

                Kendi çocukluğumuz ile ilgili anılarımız içinde aile büyüklerimizden ;

“Kardeşin – Abin – Ablan şu şekilde davranıyor da sen niye bu şekilde davranıyorsun?” şeklinde eleştiri almış mıydınız?

Alanlar bu duruma ne kadar sinir olduklarını da hatırlıyorlar mı?

Peki benzer şekilde bu gibi benzetmeleri kendi çocuklarımıza da yaptığımız oluyor mu?

Şimdi belki biraz daha bir empati kurmuş olduk mu?

Çocuklarımızın da bizlerin içinde yaşadığı sinir olma duygusunu yaşıyor olma ihtimalleri var mı acaba?

                Her birey ayrı ayrı yaratıldığına ve herkesin farklı yetenekleri olduğuna göre herhangi bir konuda karşılaştırma yapmak doğru mu acaba? Bana göre evet. Ancak bunun karşılığı olarak birbirleriyle yaptığımız kıyaslamaları çocuklarımıza eleştiri olarak yansıtmaktır bana göre yanlış olan. Yoksa karşılaştırma yapmadan çocuğumuzun diğer çocuklarla farklılıklarını nasıl gözlemleyebiliriz ki ? Ama nasıl ki parmakları olmayan bir çocuğun piyano çalmasını bekleyemiyorsak her çocuktan da aynı konuda aynı yetenekte olmasını beklemek de doğru bir yaklaşım olmaz gibi değil mi?

                Karşılaştırma yapmak bu şartlar altında doğru ama beklentilerimizi diğer çocukların yeteneklerine özenmek yerine kendi çocuklarımızın yeteneklerini keşfetmeye ve bu yeteneklerini değerlendirebilecekleri şekilde yönlendirmek biz anne babalara düşen görev. Bu sayede yetenekli olduğu alanda çalışma yapmak o çocuğun motivasyonunu da daha verimli hale getirecektir. Böylelikle üzerinde çalışmaktan da yorulması daha uzun zamanlarda olacaktır.

                Bu konuda hem okullarda (çok az okulda istek olmadan yapılıyor) hem de Ediz Hoca Eğitim Koçluğunda bu konuda dünya çapında aynı şekilde uygulanarak çıkan sonuçlara göre ilgi alanlarının, yoğunlaşma sürelerinin, öğrenme stillerinin belirlendiği çeşitli testler uygulanmaktadır. Buradan elde ettiğimiz bilgiler ışığında da çocuklarımızın daha verimli çalışmalarına, hangi alanlara yatkınlığı olduğuna gibi bazı önemli konularda edindiğimiz bilgileri uygulayarak çocuklarımıza doğru alışkanlıklarla Hedeflerine yönlendiriyoruz. Bu Matematik gibi çocuklarımızın zorlanabildiği derslerde de olsun diğer derslerde de başarı grafiğini yükseltmektedir.

                Düşünmeden ezbere yapılan eğitim sistemimizin çocuklarımız üzerindeki etkisi 170 ülke arasında yapılan ; her öğrenciye kendi ana dilinde okuduğunu anlamak üzerine yapılan sınavda, maalesef sonuncu olmamız okuma ve okuduğumuzu anlama konusundaki yeteneklerimiz hakkında ciddi bir sorunumuz olduğunu gösteriyor. Bu çıkmazdaki durumdan layık olduğumuz seviyelere ulaşmak için anne ve babaların ek çaba göstermeleri gerektiği gözleniyor. Bu çaba genellikle özel ders şeklinde veya çocuklarımıza kurs veya etüd aldırmak şeklinde gerçekleşse de bundan önce çocuğumuzun özelliklerinin saptanması ve bu özelliklerinden yola çıkan ders çalışma metotları denendikten sonra ek bir ders almaya yönlendirmekte sizce de fayda yok mu? Bu konuda Ediz Hoca Eğitim Koçluğu ve Danışmanlık olarak sizlere hizmet vermekten ve çocuklarımızın ilerlemelerini takip etmekten büyük mutluluk duyuyoruz.

 

2019 - 2020 Eğitim Yılında Gelen Değişiklikler

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, okullarda uygulanacak yeni tatil sistemini duyurdu. Bakan Selçuk, yaptığı açıklamada "13 haftalık yaz tatilinin 1-2 haftasını Nisan ve Kasım ayına alarak ara tatil yapacağız." dedi. Yeni sisteme göre yaz tatili iki hafta kısalırken, Nisan ve Kasım ayında birer haftalık ara tatil olacak.

Okul tatilleri yeniden düzenlendi. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yeni eğitim öğretim çalışma takvimine son şeklini verdi. Yeni düzenlemede yaz tatili süresi 11 hafta olarak belirlenirken, Nisan ve Kasım ayında birer haftalık ara tatil olacak. Milli Eğitim Bakanlığının yeni çalışma takvimine göre, 2019-2020 eğitim öğretim yılı bir hafta öne çekilerek 9 Eylül 2019'da başlatılacak.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yeni tatil sistemiyle ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

13 haftalık yaz tatilinin 1-2 haftasını Nisan ayına alarak ara tatil yapacağız. Yaklaşık yüzde 10'luk bir yaz tatili indirimi söz konusu. Bu yolla öğrenciler öğrendiklerini yaz tatilinde unutmayacak.
Ülkemizde 13 haftalık yaz tatili var. Bizim amacımız tatil süresini uzatmak değil verimliliğini artırmak.

YAZ TATİLİ İKİ HAFTA KISALDI

Yaz tatili 2 hafta kısalacak, Nisan ve Kasım ayında birer haftalık ara tatili olacak.

ARA TATİLLER NİSAN VE KASIM AYINDA

İlk ara tatil 18-22 Kasım 2019'da 5 iş günü olacak. Yarıyıl tatili 20-31 Ocak 2020'de 10 iş günü olacak. 6-10 Nisan 2020'de son ara tatil süresi de 5 iş günü olacak. Yeni dönemde öğrencilerin okula gitme süresi 180 buçuk gün olacak.

Ediz Hoca ile Tüm Sene Koçluk Hizmeti

Senelik Koçluk Hizmeti İçeriğinde Yer Alan Konular:

Her bireyin kendine özel olduğu bilgisi ve bilinci çerçevesinde her öğrenciye özel uygulanacak olanlar maddeler halinde sunulmuştur.

  1. Başlangıç olarak Dikkat ve Yoğunlaşma Testi uygulanarak hangi zaman aralıklarında dikkatini yoğunlaştırabildiğinin tespiti sağlanır ki bu verimli ders çalışabilme açısından büyük öneme sahiptir.
  2. Kişisel Öğrenme Stilleri Testi uygulanır ve hangi ders çalışma yöntemleri ile verimli olarak ders çalışmasının gerekliliği belirlenir.
  3. Bu iki testin sonuçlarına göre oluşturulacak haftalık programlar oluşturulur.
  4. Haftalık programlar dahilinde günlük yapılan çalışmaların sonuçları yazılarak watsapp kanalıyla öğrenci koçuna mesaj atar.
  5. O haftanın sonuna gelindiğinde belirlenen gün ve saatte koç ile öğrenci yüz yüze görüşerek Haftalık Analiz yapar.
  6. İlerleyen haftalarda haftalık analizlerle birlikte önceki haftaların karşılaştırmaları yapılarak İlerleme – Gerileme durumu saptanır. Nedenleri göz önünde bulundurularak koçun gerek gördüğü durumlarda haftalık programlarda revize yapılır.
  7. Her ayın başında bir önceki aya ait Aylık Rapor velilere e-mail kanalıyla bildirilerek Veli Bilgilendirme sağlanır.
  8. Bu ilişki sınav gününe kadar sürdürülür.

Koçluk Hizmetinin Öğrenci ve Velilere Faydaları;

  1. Öğrencinin üzerinde oluşturulan denetim mekanizması sene sonuna kadar devamlılığın sağlandığı sürece öğrenci üzerinde kendi Otokontrol Sisteminin oluşmasına yardımcı oluyor.
  2. Haftalık olarak yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrenci ne durumda olduğunun farkındalığını keşfediyor. Şöyle ki çok çalıştığını düşündüğü haftanın sonunda aslında çok da verimli olmadığını veya az bir çalışma yaptığını düşündüğü bir haftanın aslında az olmayan bir verimlilikte geçtiğini görebiliyor.
  3. Sınava kadar süren uzun bir maratonda öğrencinin düşen motivasyonunu tekrar ayağa kaldırmak işini koç üstlenerek çok geç olmadan müdahil olabiliyor.
  4. Veliler için çocuklarının denetim altında olduğunun güveni yanı sıra aylık raporlar ile devam ettiği başka kurs veya okuldaki durumları ile karşılaştırma yapma şansına sahip oluyor. Çokça duyulan “ Ama dershaneden veya okuldan bu konuda bize hiç uyarı gelmemişti ki “ gibi sözler söylenmiyor.
  5. Dershane – kurs veya okulda eksik bilgilerle yapılan yanlış yönlendirmelere karşı bir emniyet olarak koçunuz devreye girebiliyor.

En çok yanlış verilen bilgilendirmelerden biri “ TYT önemli değil siz asıl AYT için asılın”

Tamamen dayanaksız ve yanlış bilgidir. Çünkü ÖSYM’nin kendi sayfasında da bulabileceğiniz bilgi şudur: TYT’de aldığı puanın %40’ı ile AYT’de aldığı puanın %60’ı Yerleştirme puanına katılır(https://www.osym.gov.tr/TR,16919/2019-yks-degerlendirme-raporu.html Sayfa16 Tablo2). Bu puana Okul Başarı Puanı ( 30 ile 60 aralığında) eklenerek Yerleştirme Puanı bulunur. Neredeyse yarı yarıya katkısı olan bir sınavdan alınan puana önemsiz demek bu şartlar altında ne kadar doğrudur? Ayrıca TYT konularına hakim olmayan bir öğrencinin AYT konularında başarılı olması ne kadar mümkündür? Özellikle Sayısal dersler konuların birbiri üzerine eklenerek ilerlediği göz önünde bulundurulduğunda. Son olarak da AYT kısmında yer alan TYT konuları da yukarıdaki sözün ne kadar yanlış bir söz olduğunu doğrulamıyor mu? Ama bu yanlış cümle o kadar kullanılıyor ki konuşanları engellemek pek te mümkün olamıyor ve maalesef ciddi kafa karışıklıklarına neden oluyor.

Eğitimde 25 Yıllık Tecrübesiyle

Ediz Hoca ile I. Ara Tatilin

18 – 22 Kasım 2019 tarihleri arasında,

10:00 – 13:10 Saatleri arasında,

9. Sınıf Matematik Konularından ;

1. Rakamlar, Doğal Sayılar, Tam Sayılar, Rasyonel Sayılar, İrrasyonel Sayılar, Reel Sayılar Tanımları

2. Rasyonel Sayılar ve İşlemleri

3. Üslü – Köklü Sayılar

4. Çarpanlara Ayırma

5. Denklem Çözme

Konuları örnekleriyle anlatılacak, eve ödev şeklinde testler verilecek ve ertesi gün çözülemeyen sorular çözülecektir.

Günlük 4 Ders Saati ve 5 günün sonunda Toplam 20 Ders Saatlik bir program olacaktır.

Masa Başı 6 Kişilik grup şeklinde yapılacaktır.

Kişi Başı Ücret 750 TL olacak ve kayıt esnasında ödeme yapılacaktır.

TYT VE AYT MATEMATİK

              1 HAZİRAN 2020 Pazartesi gününden itibaren Coronavirüs önlemleri dahilinde 20 Yaş altı olan sınırlama 18 yaş altı olarak değiştirilmiştir.

Bu tarihten itibaren Ediz Hoca ile Programlarının genel formatı olan konu anlatım - soru çözümü - çözülemeyen soruların çözümleri üçlemesi ;

Haftanın Pazartesi - Çarşamba - Cuma günleri ,

Saat 10:00 - 16:00 Saatleri arasında (12:30 - 13:30 Yemek Arası),

Masabaşı en çok 4 kişi olacak şekilde,

Salı ve Perşembe günleri tüm gün ve haftaiçi diğer günler 17:00 itibariyle birebir olacak şekilde yapılacaktır.

Bu çalışmalarda öğrencilerin eksik kalan konuları varsa tamamlanacak, soru çözümü yaptırılacak ve çözülemeyen soruları çözülerek günü tamamlayacaklardır.

Eğitimde 25 yıllık tecrübesiyle Ediz Hoca farkını yaşayıp eksiklerini kapatmak isteyen öğrenciler için kaçırılmaması gereken fırsat. 

Adres: Emek Mahallesi 18. Cadde (Eski 72. Sokak) No:38 Ege Apartmanı Daire : 6 Kat:1 Ankara

Tel : 0312 418 23 00    -  0543 418 23 00

Üniversite Tercihlerinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

1.Alan dışında tercih yapılmaması,

2. Puana göre değil sıralamaya göre tercih yapılması,

3.Yaşanılan şehirdeki Özel Üniversitelerin %50 - %75 burslu olanların farklı illerdeki Devlet Üniversitelerine göre daha ekonomik olması,

4. Tercih aralığının gelen sıralamaya göre %10 üzerinden başlanılarak  %20 aşağısına  kadar inecek şekilde belirlenmesi,

5. Tercih aralaığında yer alan sıralamada sıralamasının %10 üzerinde olan kısımda 5'ten fazla tercih yapılmaması,

6. Bu sene tercih yapmayarak bir sene dah hazırlanmanın daha iyi bir sonuç alınmasına garanti etmediği,

7. Tercihler konusunda tercih robotlarından faydalaılması ancak kodlama yapılacağı zaman ÖSYM' nin sitesinden alınan Program Kodunun yazılması

konularında dikkatli olunması gerekiyor.

Pandemi Sürecinde Eğitim ve Öğretim

2019 - 2020 ve 2020 - 2021 eğitim yıllarında can sıkıcı ve oldukça yoğun salgın süreci ile eğitim öğretimin gündemine oturan Uzaktan Eğitim kavramı aslında uzun bir süredir uygulanmakta olan bir eğitim metoduydu. Ancak çok kısıtlı alanlarda ve öğretimin sadece küçük bir bölümünü oluşturmaktaydı. Ancak bu iki eğitim yılında öğrenci olan tüm evlere mecburiyet ile girdi. 

Yakın zaman kadar çocuklarımızın bilgisayar - telefon - tablet karşısında fazla vakit geçirmesinden ötürü şikayetler çokken şimdilerde ise Uzaktan Eğitim dolayısıyla çocuklarımız bu teknolojik aletlerin başında yeterince vakit geçirmiyorlar diye şikayet ettiğimiz günlere geldik. Zaman bize sanırım ilginç bir oyun oynuyor. Ama insan olmanın gereği olarak adapte olmak için herkes elinden gelen gayreti göstermeye çaılışıyor.

Peki bu süreçte neler öğrenmek zorunda kaldık?

Öğrencilerin bu süreci iyi yönetip yönetmediğine bağlı olarak Uzaktan Eğitimin bazı öğrencilerde çok faydalı olduğunu ancak bazılarının ise performanslarının oldukça dütüğünü gözlemledik. Avantaj olarak çalışma disiplini olan ve Uzaktan Eğitim ile öğrenebilme yeteneğine sahip olan öğrenciler için yollarda kaybetmedikleri zaman ile gün uzamışcasına avantaj oldu. Ancak bu disipline uyum sağlayamayan önemli bir kitle olan öğrenci gurubu için ciddi kayıplar hatta yıkımlar oldu.

Neden kayıplar veya yıkımlar oldu?

Bir elde bulunan beş parmağın bir olmadığı gibi hiçbir öğrenci de birbirine eş olamaz. Bu yüzdendir ki psikologların  psikiyatristlerin ve eğitimcilerin ortak düşüncesi olarak ailelere yıllardır usanmadan mnerisi "Çocuklarınızı başka çocuklar ile kıyaslamayın" olmaktadır. 

Ücretsiz bilgi almanız için sizi arayalım!